|
|||
Gelecekten umutlu musunuz? |
Tartışma | |||
![]() Hayat giderek hızlanıyor. İnsanlar iş ile ev arasında, günlük yaşam rutininin içine birçok şeyi sığdırmak zorunda kalıyorlar. Geçim derdi pek çok kişinin sorunu. Yaşam kavgasının içine bir de çevre kirliliği, savaşlar, kısıtlamalar, ekonomik krizler, doğal felaketler eklenince karamsarlığın da dozu yükseliyor. Diğer yandan hayat devam ediyor. İşte koskoca bir seneyi göz açıp kapayıncaya kadar bitiriyoruz. Yeni yıl için geri sayıma başladık. Bir yanımız içinde bulunduğumuz duruma adapte olmaya çalışırken diğer yanımız Polyanna’cılık oynuyor, şerrin içinde hayır arıyor. Küçücük bir işaret iyiye yorumlanıyor, 5 cm’lik bilete umutlar, hayaller bağlanıyor. Bir yıl bitip diğerine geçerken saniyeler içine hayatın kurtarıcı ümitleri, dilekleri sıralanıyor. Uzmanlar, piyango gibi tamamen ihtimallere bağlı şans oyunlarına bel bağlamanın insanları daha çok umutsuzluğa iteceğini belirterek, bu konunun takıntı haline getirilmemesine dikkat çekiyorlar. Ama umut dünyası işte “ya tutarsa”... Biz de yeni yılın arefesinde insanların gelecekten ne derece umutlu olduklarını, neyi olumlu, neyi olumsuz gördüklerini araştıralım dedik. Uzmanından geleceğin yöneticisi, annesi, babası öğrencilere, iş sahibinden reklamcısına farklı meslek gruplarına sorumuzu yönelttik: “Gelecekten umutlu musunuz?” Aldığımız yanıtlar aslında karamsar tablo içinde pek de bir şeyin değişmediğini gösterdi: Gerçek ne kadar siyah olsa da bir yanıyla pembe alanlar görmeyi hep beceriyoruz. Gencimiz de yaşlımız da hayata tutunmak için ‘bir parça umudu’ can simidi yapıyoruz. ![]() Uçak Teknisyeni Gelecek ve umut boşanıyor mu? Gelecek konusuna bakışım geniş perspektifli ve çoğunlukla karamsar. Çünkü daha iyisini yapacak her türlü imkan ve bilgi olmasına rağmen yapılmıyor, bu bozuk, haksız sistemden sinsice, uyanıkça, yüzsüzce fayda sağlanılıyor. Pir Sultan Abdal şöyle demiş: "Bozuk düzende sağlam çark olmaz" Bugün dünyadaki vahşi, içinde sosyal ve çevre politikalarının yetersiz olduğu sistemin adı ve sahibi belli, bilmeyenler bilenlere soruversin, araştırma yapmadan öğrendiklerimiz akılda pek kalmaz. Mesela google'da ‘Zeitgeist’ yazıp seyredebilirler. Ya da Tevfik Fikret'in ‘Han-ı Yağma’ şiirini okuyabilirler. Ne demiş üstat; "Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin. Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin"... "Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir." Albert Einstein Belki fark etmiyoruz. Büyüklere soralım, toplumsal, çevresel duyarlılıklar giderek azalıyor. Bunu tersine çeviremezsek işimiz çok zor. Bilim adamlarına göre dünyanın sonu güneşin ömrü bitince bitecek. Buna da çok zaman var. Ancak bu çevreci olmayan vahşi, yağmacı sistem düzelmezse çok daha erken insan eli ile bitmeye mahkum. Sorunlara dışardan başka bir gözle bakarsak çözüme faydası olur. Bütün bunlara rağmen bir yandan da umutluyum. Katlanabilmek, kendimi olumsuz düşüncelerle hasta etmemek için umutlu olmak zorundayım. Polyanna'cılık oynamaya çalışıyorum. Uzun bir süre dünyanın düzelmesini göremeyeceksek, buna ömürler yetmeyecekse, kendi mutlu adacıklarımızı oluşturmaya çalışalım; duyarlı, bilinçli ve demokratik tepkili olalım. Hayvan sevelim ve doğa aşığı olalım, sanatsal bir hobi ile ruhumuzu yontalım, kendimizle dalga geçmeyi öğrenelim. En önemlisi sadece insana benzemekle yetinmeyelim. Çünkü; “Hayat üç buçukla dört arasındadır. Ya üç buçuk atarsın ya dört dörtlük yaşarsın.” (Neyzen Tevfik) ![]() Üniversite öğrencisi Düşünceler geleceği şekillendirir Gelecekten umutluyum çünkü umutlu olmamak gibi bir seçenek olduğunu düşünmüyorum. Gelecek dediğimiz şey çok yakınımızda ve onun üzerinde kötümser düşünerek kaybedecek vaktimiz yok gibi geliyor. Zaten düşüncelerin de geleceği şekillendireceği kanısındayım. Umutsuz ve kötümser bir düşünceyle hangi gelecek ne kadar tasarlanabilir ve yaşanılabilir bimiyorum. Sonuçta gelecek yaşayacak olmamızın zorunlu olduğu bir olgu. Ya umutla yaşanılır ya da umutsuzlukla çekilmez kılabiliriz ve iki sonuçta bizi etkiler. Ayrıca geleceği çevresel faktörlerin sadece bir yere etkilediğini düşünüyorum (maddi sıkıntı,eksik şartlar vb.) İnsan geçmişi hakkında olmasa da geleceği hakkında söz sahibidir. Gelecek dediğimiz şeyin vaktini biz ayarlayamayız belki ama kesinlikle şekil verebiliriz. Bu da nasıl bir hayat istediğimize bağlı sanırım. ![]() Reklamcı Dünyamız yaşanmaz halde Tarihsel süreç içinde insanın geldiği noktaya bakarsak dünyamız için çok iç açıcı olduğunu söyleyemem. İnsan aklı, bilim ve teknolojinin evrenimize vermiş olduğu zarar, gelecek ile ilgili kaygılanmama ve çocuklarımıza nasıl bir dünya bırakacağımızı sorgulamama neden oluyor. Hiçbir zaman mutlu olamayan, iç dünyasında kendisiyle ve çevresiyle kavgalı olan insan topluluklarının sürekli birileri ile savaşmaya çalışması, buna bağlı olarak silahlanma, küresel ısınmaya sebep oldu. Sonuçta iklim değişiklikleri doğal afetlere neden olmakla beraber bugün maalesef dünyamızı yaşanmaz hale getirdi. Bu karamsar tablo içinde geleceğe umutla bakmak maalesef pek mümkün olmuyor. Bizler belli şeyleri görmüş insanlar olarak şanslıyız ve geçmiş dönemleri özlüyoruz. Çocuklarımız yani bizden sonraki nesiller çok şanssızlar. Doğayı, doğal olanı, çevreyi, savaşsız bir dünyanın ne olduğunu belki de bilemeyecekler. Çok üzücü. ![]() Üniversite öğrencisi Aslolan sağlıklı ve mutlu olmak Hangimizin gelecekten bir beklentisi yoktur ki? Kimimiz küçük dünyamızın içinde küçük hayaller peşinde koşarken beklentilerimizi de daraltır, küçültürüz. Kimimizin ise ayakları yere basmaz. Kurduğu hayallere kendisi bile inanmaz, büyük umutlar peşinde koşar. Hangisi kime göre, ne için doğrudur tartışılır tabii ama ben her zaman ayaklarımın yere basmasından yana oldum. Gelecekten beklentilerim dönem dönem değişti. Lisedeyken hayattan en büyük beklentim iyi bir üniversite kazanabilmekti mesela. Şimdi, o zamanlar en çok istediğim okul ve bölümden mezun olmak üzereyim. Gerçekleşen bu beklentimin sonunda sıra, mezun olup severek çalışabileceğim, başarılı olabileceğim bir meslek sahibi olmakta. Bu iki beklentim hayattan istediğim karşılıklı, gerçekleşmesi için benim de çaba göstermem gereken beklentiler. Bunların bir de karşılıksız olanları var ki, bence bunlar mutlu olabilmek için aslolanlar. Herkesin de dilediği gibi, ailemin hep benimle olması, hayatta büyük kayıplar vermeden hep sevdiklerimle, mutlu bir hayat yaşamak benim de gelecekten beklentilerimin en başında. ![]() Dr. Mehmet Yavuz Nöroloji Uzmanı Talih kuşu depresyon dağıtıyor Ekonomik krizin ardından insanlar umutlarını piyango biletlerine bağladılar. Büyük beklentilerle alınan biletlere ikramiye çıkmaması durumunda yaşanan hayal kırıklığı kişide ciddi ruhsal bunalımlara yol açıyor. Bu yılbaşı özel çekilişinde büyük ikramiye tutarı 30 milyon lira ve birçok insana umut dağıtıyor. Piyangodan çıkacak para beklentisi ise ruhsal çöküntüyü otomatikman hazırlıyor. İnsanlar aldıkları biletlere umutlarını bağlamamalılar. Şans oyunlarını sadece bir eğlence olarak görmek gerek, hayallere ulaşacak bir yol değil. Her şeyden önemli olan sağlıktır. Bazı kişiler piyango ve şans oyunlarına ilgiyi zaman içinde biriken umutlarıyla birlikte alışkanlığa dönüştürebiliyorlar. Bu tür şans oyunlarında en büyük tehlike, toplumun temel yapısında oluşabilecek kişisel bozukluklardır. Kişinin kendi çabalarıyla elde ettiği kazanç en doğru kazançtır. Kazanamayanların yanı sıra büyük ikramiyeyi kazanan kişileri de bekleyen tehlikelere de değinmek gerekir. Kazanan kişiler de tıpkı kazanmayanlar gibi kişilik çatışmaları yaşayabilirler. Ruhsal çöküntü, alışık olunmayan bir hayat tarzından bir anda başka bir yaşam biçimine geçmeyle ortaya çıkabilir. O yüzden insanların kendini öncelikle yaşadığı sürece alıştırması, aile ve iş hayatında yapacağı değişiklikleri sakin bir tavırla karşılaması gerekir. Olumsuz etkilenmemek için hem ikramiye kazanan kişi hem de ailesi uzman desteği almalıdır. GÜZİDE YÜLEK Seninle Dergisi Aralık 2010 Sayısı
|
|